
Yirmi Yıl Sonra’nın birinci cildinin sonunda tutuklanan parlamento üyesi için halkın ayaklanması tutuklamaya gelen askerleri hırpalama ve neredeyse öldürme noktasına kadar gelirken, D’Artagnan’ın soğukkanlı müdahalesi ile askerlerin büyük çoğunluğu hayatını kurtararak, tutuklama tamamlanmıştı.
Olayların bundan sonra rayından çıkmasını organize edecek olanlar ise tutuklanan parlamento üyesinin oğlu Louvieres ile Mazarin yerine başbakan olmak isteyen piskopos yardımcısı Gondy ‘nin aldığı aksiyonlar olacaktır. Kraliyete ama özellikle Mazarin’a karşı olduğu bilindiğinden, babası için yardım başvurusuna gelen Louvieres’e destek vermeye hemen atılır Gondy. Aklında, çıkacak bir isyanın sonucunda kendi kazancı gelmektedir. Belki de bu sayede Mazarin’in yerine geçebilecektir. Paris’in önemli kiliselerinin tüm rahiplerini toplar ve etkileyici bir konuşma yapar.
Bu toplantıdan sonra geride kalan birkaç papaz kendi cemaatlerinden faydalı olacak insanları önerirler. Birisi saklanan bir beyzadeyi önerir. Ki bu Kont Rochefort ‘tur. Kendi gibi soylu, isyana hazır asilzadeleri organize edebilecektir. Birisi bir burjuvayı, ticaretle uğraşan sözü geçen bir kentsoyluyu önerir. Bu da Plachet çıkacaktır. Sonuncusu ise Maillard isminde bir dilenciyi önerir. Ki aslında bu adam dıştan bakınca pek bir mülayim duran, sadece gözlerinden hissiyatı anlaşılan, dilencilerin arasında söz sahibi olan bir adamdır.
Ve gece bir anda Paris de sessiz bir çalışma başlar. Sabahına insanlar yollarda barikatlar kurulmuş, sarayın kapılarına kadar dayanılmış, huzursuzluk ile dolu bir Paris’e uyanırlar. İnsanlar yollardan çevrilmektedir. Hatta saldırıya uğrayan Mareşel ve askerleri son anda gelen ve ortalığı sakinleştiren Gondy sayesinde hayatlarını kurtarırlar ve bu sayede Gondy’de Kraliçe ile bir görüşme şansı elde etmiş olur.

Kraliçe gururludur ve sokaktakilerin, basit halkın isyanına geri adım atmak istemez. Ama halkın baskısını en çok özellikle kendi ölümünün istendiğini bilen Mazarin hissetmektedir. Mazarin sinsi bir politikacıdır. Kraliçe halka karşı boyun eğmeye utanç duyarken Mazarin eğilip bükülmezlerse kırılacaklarını bildiği için Kraliçeyi halkın istediğini kabul etmeye zorlar. Tutuklanan parlamento üyesinin salıverilmesini yani.
Kraliçe bu emri imzalar ama arkasından hemen gizli bir plan kurmaya karar verir. Kral, Kraliçe kendilerine isyan eden Paris’i terk edip, halkı Kralsız bırakacaklardır. Bunun için güvenilecek, olanaksız gözüken işleri başaran adam olarak ilk akla gelen tabi ki D’Artagnan ‘dır.
Mazarin kendi yaşamı gerçekten tehlikede olduğu için Kral ve Kraliçe Paris’den çıkmadan önce yola çıkmak istemektedir. Epey heyecanlı bir seyahattan sonra D’Artagnan ve Porthos sayesinde güvenliğe erişir.

Ama sıra Kral’a geldiğinde, onun Paris den kaçıcağı dedikoduları yayılmış ve halk kralı görmek için sarayın kapılarına yığılmıştır. Kraliçe tam silahların çekilip ateş edilmesi emrini verecekken D’Artagnan sağduyusu ile müdahale eder. ‘Kralı uyurken gösterin’ der. ‘Halk bir çocuk gibidir’. Gerçekten de Kralın uyuduğu bilgisi duyulur duyulmaz halk bir sakinleşir, usul usul girer kralın odasına. Kralın yatağının arkasına saklanan D’Artagnan cesurca odaya giren ilk adamı da görür. Plachet’dir bu.
Bu badire de atlatıldıktan sonra D’Artagnan ‘ın planı devreye girer. Kral ve Kraliçe Mazarin’den daha da kolay kaçabilirler.
Mazarin’in D’Artagnan ile işi henüz bitmemiştir. Onları İngiltere’den Oliver Cromwell’den gelen elçiye cevap götürme görevi verir. Üstelik bu elçinin ismi Mordaunt’dur. Athos ve Aramis’den nereye gittiklerini söyleyemedikleri ama yolları üstünde Mordaunt adında bir adamı görürlerse onu sorgusuz sualsiz öldürmelerini rica eden bir mektup almış olan D’Artagnan ve Porthos bu sebeple çok zor bir duruma düşmüş olurlar.
“Sattı bir mangıra Kralı, Andını bozan İskoçyalı”

İngilterede daha doğrusu İskoçya da durumlar karışıktır. İskoçların yanında İngiltere tahtını geri almak için planlar yapan Kral 1. Charles, başkomutanı Lord Winter ve eski dostlarımız Athos ve Aramis, büyük bir hıyanetle karşılaşacaklardır. İskoç komutanlar İngiltere parlamentosuna Kral’ı satmışlardır. (İskoçların bu satışları da çok fena. Bknz Braveheart)
Şiddetli bir baskına uğrayan ekip ya zafer ya ölüm modunda karşı saldırıya geçerken, kuvvetli bir darbe Lord Winter’ı öldürür. Bu darbeyi savuran kendi yeğeni Mordaunt’dur. İntikamını almıştır. Kral yakalanır. Athos ve Aramis ise Fransa’nın şerefi için ölümüne dövüşeceklerken her biri birer asker tarafından ellerinden kollarından yakalanır. Onları yakalayanlar ise D’Artagnan ve Porthos’dan başkası değildir.
Bu şekilde karşılaşmalarının şoku devam etse de D’Artagnan onların kulağına birbirlerini tanımıyormuş gibi yapmalarını fısıldar. Mordaunt intikam almak için ısrar etse de, D’Artagnan Fransızların kendi tutsakları olduğunu ve belli bir kazanç elde etmek peşinde oldukları konusunda adamı ikna edip biraz vakit kazanır. Başbaşa kalabilecekleri bir yer bulur bulmaz da dört arkadaş kucaklaşırlar.
Anlaşılan odur ki, Mazarin ikisini Oliver Cronwell’in emrine vermiştir ve Kralın yakalanması seferine bu sebeple dahil olmuşlardır. Athos soylu hali tavrı ile D’Artagnan’ı ve Porthos’u bir güzel azarlar. Nasıl olur da soylu bir asilzade, bir Kral olan adamın bu ayaktakımının eline düşmesine seyirci kalırlar diye. D’Artagnan özellikle çok saygı duyduğu ve sevdiği adamdan bu lafları işitmekten, hele ki haklı olduğunu bildiği için daha da utanır.
Athos ve Aramis’i almak için gelen Mordaunt sayesinde de bir karar vermesi uzun sürmez. Beraber kaçacaklardır. Yine D’Artagnan’ın zekası ile bir punduna getirip, etraflarındaki askerleri geçip kaçarlar. Ama Athos’un ve Aramis’in Kral Charles’ı ölmeye bırakıp Fransa’ya kaçmak gibi bir düşünceleri yoktur. Arkadaşlarını soylu bir amaç uğruna ölümü göze almaya ikna eden Athos (aslında D’Artagnan’ı ikna etmesi yeterlidir, Porthos genelde çoğunluğu takip eder) D’Artagnan’ın zekasına da çok güvenmektedir. Arkadaşı bir kere karar verdi mi, Kralı imkansız koşullarda bile kurtarabilecektir.
D’Artagnan zekidir ve çok cesaret isteyen, gözükara planlar yapabilir. Ki Kralı kurtarmak için öyle de bir plan yapar. Mordaunt’dan önce kralı götüren konvoya yetişir, o konvoyun komutanı ile yemek bile yer. Hatta kaçış organizasyonunu bile kurar ama son dakikada yetişen Mordaunt planları bozar. Arkadaşlar yine kaçarlar. Bu sefer Londra’ya.
Londra’da kralın davası olacaktır. Dava sonucunda Kral 1. Charles idama mahkum edilir. Ama artık D’Artagnan Kralı kurtarmaya kesin kararlıdır. Yine müthiş bir plan hazırlar. Londra celladını satın alır, onu mahzene saklar. Bu sayede kralın idamı yerine gelecek celladın yol süresince ertelenmiş olacaktır. Kralın idam sehpasını kuracak dört ustanın yerine kendilerini geçirir. Bir yandan idam sehpasını kurarken bir yandan da hücresinin altına bir delik açarlar ki gece Kral’ı kaçırabilsinler. Bu konuda bilgileri de krala günah çıkartacak papaz kılığında yanına giden Aramis aktarır.
Herşey plana uygun gitmektedir. Ta ki halkın arasından gönüllü bir cellat çıkana kadar. İdam ertelenmez. Kralı kaçıramazlar. Kral günahlarını çıkarır. İdam sehpasının altında plan gereğince saklanmış kalan Athos’a son sırlarını verir, ‘Remember’ diye seslenerek, boynunu uzatır.
Bitmiştir.

Bu romanı okuyana kadar Fransız ihtilalinden önce kralını öldüren ilk milletin Fransızlar olduğunu sanıyordum. Bu sebeple ilk okuduğum zaman gerçekliğine çok şaşırmıştım.
D’Artagnan kralı kurtaramasa da en azından gönüllü celladın kimliğini öğrenmek için peşine düşer. Bir eve kıstırdığı adamı yakalamak için arkadaşlarına da haber verir. Adam çıka çıka kılık değiştirmiş Mordaunt çıkar. Kraldan malına mülküne el koyduğu için amcasından nefret ettiği kadar nefret ettiğinden idamın bir gün bile ertelenmesini istememiştir. Cronwell’den bile habersiz bu işe girişmiştir.
Evde kıstırılan Mordaunt ile nefretin kusulduğu bir sohbet yapılır. En sonunda çıkan tartışmanın esas konusu ise Mordaunt ile ilk kimin kılıç tokuşturacağı olur. Mordaunt’un ilk ve tek tercihi Fere Kont’udur. Bunun sebebi nedir tam açıklanmaz. Belki Milady’nin ilk kocası olmasından, belki cellatı onun bulup getirmiş olmasından. Ama Athos’un daha önceki yazımda belirttiğim gibi Mordaunt ile dövüşmek, onu öldürmek gibi bir isteği yoktur. Sıra D’Artagnan’a geçer. Mordaunt dövüş esnasında stratejik hareketler yapar, ve gizli bir geçidin kapısına ulaşıp, kaçar. Avlarının ellerinden kaçtığını anlayan 4 arkadaş da artık İngiltere’den ayrılmalarının zamanının geldiğini anlarlar.
Bunun için ayarladıkları gemiye giderler. Bilmedikleri ise Mordaunt’un bu gemiye çoktan kumpas kurduğudur. Şans eseri kumpası öğrenir, bundan kurtulurlar. Mordaunt ile denizde yapılan bir dövüş sonucunda ise Athos hiç istemese de onu öldürmek zorunda kalır.
Fransaya ayak basan 4’lü yakalanma riskine karşılık ikişerli gruplar halinde Paris’a gitmeye karar verirler. Aslında D’Artagnan’ın önerisidir bu. Çünkü Mazarin’in emirlerinden çıkan kendisinin ve Porthos’un yüzünden arkadaşlarının başına kötü bir şey gelmesini istememektedir.
Nitekim Athos ve Aramis kolaylıkla Paris’e ulaşırlar. Kralsız kalmış Paris, Gondy ve Prenslerin emri altındadır. Ama huzursuzluk hat safhadadır. Kralcılar ile Parisliler arasında savaş beklenmektedir. Prens Conde’nin Kral adına zafer kazandığı bir savaş olur bu. Athos ve Aramis D’Artagnan ve Porthos ‘dan haber almak için çok uğraşsalar da bir neticeye varamazlar. En sonunda arkadaşlarının geleceği yolu izleyerek, onların yerini bulurlar. Mazarin tarafından verilen emirle yakalanmışlar ve sarayın bir yerlerinde hapsedilmişlerdir. Onlarınla buluşmak isteyen Athos, Kraliçe Anne ile bir görüşme yapar ama sonuçta tutuklanan Athos olur.
Bu arada tutuklu olan D’Artagnan çok kızgındır. Çeşitli taktikler denemektedir. Athos’un da tutuklandığını öğrenince yeni planlarını devreye alır. Porthos ile beraber bulundukları yerden kaçar kaçarken Mazarin’i de tutsak alır. Mazarin’in paralarını gizlediği mahzenleri öğrenir. Beraber Athos’u kurtarıp, Mazarin’i de yanlarına alarak toptan kaçarlar.

Mazarin ‘i Kraliçe Anne’e bir mektup yazması için çeşitli bilgiler ile tehdit ederler. Sonuç itibari ile Kraliçe Anne ve D’Artagnan arasında geçecek hararetli bir görüşme sonucunda D’Artagnan silahşörlerin komutanlığını, Porthos Baronluğunu, Aramis Madam Loungville’nin doğacak çocuğu için birkaç vaadi ve Sapancı isyancılarının istedikleri birkaç maddeyi elde ederler. Kendi için hiçbir şey istemeyen Athos’a ise, Porthos bir nişan verilmesini ister.
Bütün bu olanlardan sonra kalan son şey Kral’ın Paris’e dönüşü olacaktır.
Yine epey olaylı geçer. Saldırılar olur. Saldırının bir dalgasını D’Artagnan püskürtür. Dalganın başındaki adamı öldürerek. Tam vurduğu anda adamın kim olduğunu anlayarak çok pişman olur ama olan olmuştur. Kont Rochefort D’Artagnan’ın elinden ölür.
Saldırının diğer dalgasını ise Porthos püskürtür. Dilencilerin başı olan adamı ağır yaralar.
Kral Paris’e dönmüştür.
Artık arkadaşların veda zamanı gelir. Herkes kendi memleketine dönmeye başlar. Athos Raoul ‘u D’Artagnan ‘a emanet eder ve Blois’e dönmek için yola çıkar. Aramis manastırına döner. Porthos’da topraklarına dönmek için hazırlanır. Tam gidecekken yaraladığı dilencinin kim olduğunu anlar. Mösyö Bonacioux’dur. İlk roman serisinde zavalla Madam Bonacioux’a ihanet ederek onun ölümüne yol açan olayları başlatan kocası yani. Birgün Richelieuya olayları hatırlatmak gafletine düşünce ortadan kaybolmuş adamın başına aslında neler geldiğini de öğrenmiş oluruz bu şekilde.
20 yıl sonra beni epey mutlu ederek bitmişti. Devamı olduğunu bilsem de, uzun yıllar çok merak etsem de bir türlü kısmet olmamıştı okumak. Bir türlü ulaşamamıştım; sonra 1998 deki Demir Maskeli Adam filmini izledikten sonra da hevesim kaçmıştı. İngilizcesini gutenberg sitesinde bulmuştum ama o kadar uzun romanı internetten veya bilgisayardan okumak istememiştim.
Alfa yayınları sayesinde artık devamını da okuyarak merakımı giderebileceğim. Bakalım neler olacak…
© Site içerisinde yazıların tüm hakkı saklıdır.
