
Dizinin ilk iki bölümünü izledikten sonraki hislerim ile ilgili notlar almak istedim;
Dizinin başında ağaçların çağı ve ardından Morgoth’un ihaneti ile yok oluşlarının anlatışı hoşuma gitti. Kutsal topraklar, oradaki elf şehirlerinin resmedilmesi çok güzeldi. Ama herhalde konuyu fazla uzatmamak için Silmarillerden ve Fëanor’dan bahsedilmemiş. Silmarillerden bahsedilmeyince de haliyle elflerin kutsal diyarlardan orta dünyaya gelişi sadece kötülükle savaşmak içinmiş gibi olmuş. Halbuki gayet de kendilerinden çalınan hazineyi geri almak, büyük babaları Finwe’nin katlinin intikamını almak ve orta dünya da hükümdarlıklar kurmak amacı ile akraba kıyımı dahi yapıp şiddet amaçlı gelmişlerdi Orta dünya’ya.
Morgoth’dan bahsedilmesine sevindim çünkü fragmanlarda Galadriel’in ‘abim Sauran’la savaşmak için hayatından vazgeçti’ gibi bir cümlesi vardı ve Morgoth ilk esas kötü ve tanrı iken Sauron’un ondan daha kudretli bir pozisyona konmasını veya hikayeyi kısaltmak için Morgoth’un gözden çıkartılmasını kabul edemezdim.
Öte yandan Galadriel’in kardeşlerinden hiçbiri Morgoth’un yenilişini görecek kadar yaşamamıştı. Sayısız gözyaşı savaşından sonra elf ve insanların cesetlerinin tepeler şeklinde yığıldığı sahne onların ölümünden sonraya denk gelir aslında. Dizide adı geçen Finrod sülalesine can borcu olduğu Beren’e bir Silmaril’i alması için yardım etmeye çıktığı yolculukta Morgoth’un en güçlü kumandanı olan Sauron’a esir düşüp ölmüş, diğer iki abisi bundan öncesinde Ani Alev Savaşında can vermişlerdi. Ama bu zamanlama farklılıklarını konuları bağlamak için kullandıklarından çok aldırmadım.
Birinci çağın sonundaki öfke savaşının, Morgoth’un ejderlerinin ve Manwe’nin kartallarının dövüşlerinin, alevlerin ve yıkımların sarstığı Beleriand’ın çöküşünün anlatımını çok beğendim. Dizinin ilk başlarında gösterilen bu sahneler bana derin bir nefes aldırdı. En azından görsel olarak estetik bir zevk vardı. Üstelik Morgoth’un en belalı yaratıklarından ejderleri alevler ve gümbürtüler içinde yenerek savaşın sonucunu en sonunda Morgoth aleyhine döndüren Dev Kartallara da saygı gösterilmiş oluyordu.
Galadriel’in savaşçı bir elf olarak canlandırılması beni çok rahatsız etmedi ama açıkçası karakterin bir liderden çok bir askeri kumandan olarak resmedilmesini çok hafif buldum. İlerde olacağı kişiye evrilmesini göstermek istemiş olabilirler ama Galadriel böyle bir evrim için hele hele ikinci çağda anlatılmak için biraz geç kalınmış bir karakter.
Galadriel’den bahsediyoruz. Henüz kutsal diyarlardayken bile amcası Fëanor’un onun saçlarına hayranlığından dolayı birkaç defa istediği 3 tel saçı ondan esirgeyebilecek kararlılıkta, abileri ile çok merak ettiği ve kendisine ait bir krallık kurabileceği hayali taşıyarak yollara düşen sağlam iradeli Galadriel. Galadriel’in bırakın yanındaki diğer savaşçı elflerin isyanına pabuç bırakmayı, yeğeni Gil-Galad’dan emir alması bile çok olası gelmemekte bana.
Elrond’a gelirsek, o zamana dek (dizinin geçtiği dönemin ikinci çağın 600 seneleri gibi olduğunu varsayıyorum) Numenor’a giden insan soyunu seçen kardeşinden ayrılmış olmasına hiç değinilmeden Lindon’da mutlu mesut yaşayan bir yarı elf olarak resmedilmesi kabul edilebilir belki. Galadriel’den yaklaşık 670 yaş küçük olarak ona öğütler veren, onu orta dünyayı terk etmeye ikna edecek bir elf olabilir miydi? Aralarındaki yakınlaşmanın bir yerden sonra “arkadaş” olarak netleştirilmesini takdir ettim. Sonuçta Galadriel ilerde onun kayınvalidesi olacaktı. İlk başta yoksa bu konunun işlenişinde bir değişiklik mi yaptılar diye çok endişelenmiştim çünkü.
Bu konuya gelmişken Galadriel’in kocası Celeborn’u gözlerim aradı. Bu ikisi birinci çağ’da Doriath’da tanışıp evlenmiş, Beleriand yıkıldığında ise beraber dağları aşarak Eregion’a ulaşmışlardı. Celeborn ile olan aşklarının çok efsanevi olduğunu düşünüyorum. Çağlara kafa tutan bir aşk. Bunu tahmin ediyorum ki ilerleyen dönemlerde işlemek için kenara koymuşlardır. Galadriel’i bir noktada Eregion’a, Puslu Dağlara ve Lorien’e bağlamak zorundalar sonuçta. Ama dediğim gibi Celeborn’u gözlerim aradı.
Gözlerimin aradığı bir diğer isim ise Cirdan oldu. Falas elflerinin, Deniz elflerinin lideri. Bu da daha elflerin ilk batıya göçüşü zamanından orta dünyada kalan belki de en yaşlı elf lider. Batı topraklarını görmediği için yüksek elf sayılmasa dahi, Galadriel’den bile yaşlı olarak Orta Dünyayı görmüş geçirmiş bir elf. Bence yer verilmesi gerekirdi. Çeşitli savaşlarda adı geçtiği için onun da ilerde katılacağını ümit ediyorum.
Elf şehirleri Lindon ve Eregion’un gösterilmesine bayıldım. İğne oyası gibi ince ince çizilmişler.
Keza Khazad-Dum’ un içinde cüceler yaşarken gösterilmesi de çok keyifliydi. Cüceler ayrı bir ırk ve cücegazuv’ un salonlarını ışıl ışıl ve işlerken görmek gözlerimi yaşarttı. Cüceler ile ilgili devam eden bölümlerde daha da detay göreceğimizi, Khazad Dum’ un Yüzük Kardeşliğinin koşarak geçtiği taş köprülerini, yıkık halleri yerine pırıl pırıl göreceğimizden ümitliyim.

Güney ve doğu topraklarındaki insanlar ve şehirleri dizi için yaratılmış. Haliyle oradaki elf karakolları da. Dizinin fragmanlarında gördüğüm zenci elf burada görevli bir elf ve açıkçası fragmanlara göre oldukça hoşuma gitti. Etkileyici yüzü ile elf havasını iyi vermiş. Bir insana olan aşkının hikayesi biraz zorlama olmuş, ki bu insanların ihanetinin de tohumları atılmış. Ucu açık bir konu olduğu için gereksiz uzun dövüş kısımları hariç keyifli bir ekleme olmuş bence. Doğuda ve güneyde gizli saklı çoğalan kötülüğün canlandırılışı, Sauron’un sinsi sinsi güçlerini topladığının aktarımı olmuş.
Hobbitlere gelirsek. Hobbitler aslında üçüncü çağ’dan önce pek karşımıza çıkmazlar. Ama burada henüz isimleri duyulmamış, toprak ve ağaç kovuklarında konaklayan gizli saklı bir göçebe halk olarak anlatımı rahatsız etmiyor. Gökyüzünden düşen bir yıldızla gelen adama yardımcı olan ilerde herhalde Brandybuck ‘ların atası olacak Elanor Brandyfoot karakterinin eklenmesi de kötü değil.
Gökten düşen tuhaf adamın Sauron’un şekil değiştirmiş hali olduğuna şüphe yok (nasıl da eminsem? Neyse belki de değildir). Herhalde Eragion’a sığınıp cücelere ve elflere yüzük yapımları konusunda yardımcı olacak Annatar ismindeki adam bu olacak. Ben elf kılığında onların arasına sızmasını beklerdim. Ama bakalım göreceğiz.
Biraz da Gil-Galad’ın mallığından bahsetmek istedim. Bana özellikle Liam Neeson’u hatırlatan aktör nedense biraz aşırı kasıntı duruyordu. ‘Gil-galad kardeşim, sen ki babanın ve amcanın krallığının hainlikle yıkıldığını gördün, bir sürü akraban savaşlarda öldü, bu kadar kolay mı kardeşim kötülük bitti yaşasın yeni dünya boruları çalman? Azıcık akıllı ol.’ Demek istedim. Neyseki romanlarda Gil-galad ve Elrond bu kadar mal resmedilmemiş ve dostane yaklaşan kılık değiştirmiş Sauron’un kendilerine yaklaşmasına izin vermemişlerdi. Bu dizidekilerden şimdilik pek umudum yok. Ama Galadriel’e çizdikleri yol ile herhalde Numenor’lular ile bağ kuracaklar ve romanlardaki gibi yardım çağrılarını ulaştıracaklardır diye düşünüyorum. Erken karar vermemeli haklarında.
Galadriel’in batıya yolculuğu ve geri dönüşü pek gerekli bir sahne olmasa da ölümsüz diyarlara yelken açan ak yelkenli gemilerin akıbetinin gösterilmesi açısından heyecan vericiydi yine de. Deniz ejderhası fikrini de çok beğendim. Galadriel’in kuğuya dönüşen kağıttan gemisi ise çok tatlıydı.
Netice itibari ile ben bu diziyi şimdilik sevdim sanki. Sadece ilk iki bölüm olsa da Vakıf dizisinde yaşadığım hayal kırıklığı olmadı. Vakıf dizisinin devamına bakmayı halen istemezken, bu dizinin ilk iki bölümünü tekrar izlememek için kendimi şimdilik tutuyorum. Sabredebilirsem her hafta bölüm bölüm izledikten sonra baştan izlerim. Zibilyon kere tekrar izleyeceğim kesin. Bu yazıyı açıkçası ilk izleyişimde neler hissettiğim kendime not kalsın diye hemen yazmak istemiştim. Bakalım tüm sezon bitince ve tekrar izledikçe hislerim nereye evrilecek.
© Site içerisinde yazıların tüm hakkı saklıdır.

“Rings of Power / Güç Yüzükleri dizisi- İlk 2 bölüm” için bir yanıt