Küçük Kadınlar – Little Women

Küçük Kadınlar ile ilgili düşüncelerim:

İlk okuduğum kitaplardan biriydi. Her zamanda en çok keyif aldığı ve tekrar tekrar okuduklarımdan… Çocuk kitaplarımın aile içinde dağıtıldığı dönemde kendime sakladıklarımdan…

Niye bu kadar sevmiştim? Kitabın konusu, 4 kız kardeş ve bunların çocukluktan genç kızlığa geçiş dönemini anlattığı;  Jo gibi bağımsız, kimseyi takmayan, erkeksi bir karakterin olması; bazı moral verici, motive edici, zengin olmayan insanlarında hayatlarını istedikleri gibi çizebileceklerini göstermesi; Laurie gibi bir karakterin Jo gibi bir kızı sevebiliyor olması; başlarından geçen komik, şirin olaylar beni çok etkilemişti.

Tabi bunları küçük kadınların bende olan ve aslında sadece ilk cildi olduğunu bilmediğim kısmı için söyleyebilirim. Daha sonra ikinci bir cildin olduğunu öğrendim. Jo ve Laurie’nin evlenmemiş olması; Laurie’nin gidip Amy ile evlenmesi; Beth’in ölümü; Jo’nun bir profesör ile evlenmesi olaylarını duyunca, büyük bir hayal kırıklığı hissetmiştim.

Çocuk kitabı olması ve Türkçe çevirilere güvenmediğim için devamını alıp da okumamış ve sadece film uyarlamalarından bu ikinci bölümü değerlendirmiştim.

Film uyarlamalarını genelde sevmiştim. 1949 ve 1994 tarihli olarak 2 tanesini izlemiştim.

1949

– 1949 versiyonu –

Bir de daha eski bir tane daha varmış ama onu izlemeye cesaret edemedim. Gerçekten. Jo’yu oynayan çok yaşlı gibi gözüken bir kadındı. Keatrine Hepburn aslında, ama nedense içimden bu versiyonu izlemek gelmedi.

Filmlerde güzel şey, ilk bölüm zaten çok iyi bildiğim için kitaplardan ne kadar çok sahne aldılarsa o kadar hoş ve ikinci bölüm ise hiç okumadığım için ilginç gelmesiydi.

İkinci filmi birazcık daha fazla sevmiştim, çünkü Jo’yu çok sevdiğim Winona Ryder oynamıştı. Laurie’yi de Empire of the Sun’dan sevdiğim  Christian Bale. Onların (olmayan) aşkını izlemek istiyordum. Tabi ki film, bir kitap uyarlaması olarak, gidişatı değiştirmeyeceğinden, ikisi için yine mutlu son yoktu.

littlewomen1

– 1994 versiyonu –

İlk filmde Jo’nun aşık olduğu profesörü oynayan kişi biraz daha yakışıklıydı. Bu yüzden onu daha sempatik bulmuştum. Laurie’nin yerini dolduran kişi olarak. İkinci filmde ise oynayan aktörü (Gabriel Byrne) sevsemde , Jo’nun yanında çok yaşlı kalmıştı. Aralarında 24 -39 gibi bir yaş farkı var romanda ama bu adam 50’lerinde gözüküyordu. (aslında oyunculara göre 23- 44 yaşmış ama adam daha yaşlı duruyordu) Bu yüzden onu çok sevemedim ve sonunda Jo ona elini verince pek o kadar da tatmin olmadım.

Bir de Amy problemi var tabi. Amy ve Laurie aşkı. Açıkçası bu eşleşmeyi ilk duyduğumda, hayır demiştim. Böyle bir şey olamaz. Uyuz Amy, kıskanç Amy, bencil Amy. Filmler de ona çok kredi vermiyordu. Film süresi kısıtlı olduğu için, aşkları Laurie’nin Amy’e Avrupa da rastlayıp, güzelliğine, zerafetine hayran kalması gibi “mucize” “romantik” klişeler ile ilerliyordu. En azından ikinci filmde. Amy önce Laurie’ye fırça atıyor, sonra ne oluyor anlamıyorum sanki Laurie bir ara çapkınlık ve tembellik yaparken , Amy’e önem vermeye başlıyor. Pöh! Bu gerçekten manasızdı. İlk filmdeki bu süreci hatırlamıyorum bile.

Sonra 2017’de ki BBC uyarlamasını izledim. 3 bölümlük bir mini dizi.

pic7

– 2017 versiyonu mini dizi –

İlk izlediğimde, ilk başta neden olayların sırasını değiştirdiklerini anlamadım. Sonradan dank etti kafama: acaba esas filmlerde olayların sırasını değiştirmiş olmasınlar.

Bu şüphe ile kitabın orijinalini bulup okumaya başladım. İlk kitaptan başladım, çünkü bendeki çeviride herhangi bir şeyleri atladılar mı, merak ediyordum. Bazı bölümlerde birkaç paragraf atlamış olduklarını fark ettim.

İkinci bölüme – Genç Eşler kısmına geçince olaylar heyecanlanmaya başladı. Burada diziden merak ettiğim bölümleri önce atlayıp okudum mesela. Ama sonra sırası gelince tekrar okudum tabii.

pic5

Şunu söylemem gerek. Kitapta Amy’e, değişimine, gelişimine daha çok kredi veriliyor. O bir gerçek. Zaten ilk kitap sonunda da değişiyordu fakat, ikinci de gelişen sosyal yönü de anlatılıyor. İnsanlarla nasıl rahat iletişime geçmesini becerdiği, rahat flörtleşmesi gibi.

Sadece beni rahatsız eden şey, Amy’ nin bunu kasıtlı yapıyor gibi olması. Yani aslında biz Amy’nin gerçekte nasıl biri olduğunu bilemiyoruz hiç. Nerede ne yapması gerektiğini bildiği söyleniyor ama bunu içinden gelerek mi yapıyor? Belki sadece kermes bölümünde içinden gerçekten iyilik, kibarlık geldiği belli oluyor. Bir gerçek de şu ki, kızların en akıllısı Amy. Kendini güzel ifade edip, insanlara sevdiriyor. En safları Beth. Hafif salakda sanki. Meg de aptal bir romantik. Jo’ da akıllı ama onda boyun eğme yok. Zaten Jo’nun bir roman kahramanı olarak o kadar sevilmesi de bundan bence.

pic10

BBC uyarlamasına gelirsek;

pic6

Bana kalırsa romana oldukça sadık, ruhunu yakalamış bir uyarlama olmuş. Jo her zamanki gibi şahane oynanmış. Diğer karakterlerde öyle… Hele Laurie’yi oynayan, hayalimde canlandırdığım Laurie’ye  o kadar yakındı ki, keşke daha fazla sahnesi olsaydı, Laurie nin yaşadıklarını daha çok gösterselerdi dedim.

pic4

3 bölümlük bir dizi olduğu için, romandan daha fazla parça koyabilmişler, karakterlerin ve olayların gelişimini daha iyi ifade etmişler. Şimdi bakınca 1994 filmi sanki 1949 un yeniden çevrimi gibiyken, bu başlı başına yeni bir uyarlama olmuş. Jo’nun romanını yazması, babasının romanın ancak kısaltılarak yayınlatması ile ilgili yorumları, annenin farklı bakış açısı ve yorumu, Jo’nun Laurie’den kaçışı ve aslında filmlerdeki gibi Laurie’nin aşkını bir anda ortaya atmasındansa, Jo’ya önce ufak tüyolarla sonra daha belli ederek, sezdirmesi. Laurie’nin gelişen aşkının gösterildiği sahneler çok zarif çekilmiş.

 – ilk okuduğum andan itibaren yakıştırdığım çift, bu yüzden de Alcott’un gazabına uğruyor, bir nevi – Ah Louisa, Ah!

Ufak bir öpücük denemesi, dans esnasında ufak temek imalar. Gerçekten de Jo Laurie’ yi reddettiğinde, onu gerçekten erkek olarak sevemeyeceğini anlıyoruz, çünkü bunu anlaması için uzun zaman geçmişti. Newyork’a kaçışı, orada yaşadıkları falan. Yani sevebilseydi, bunu anlar ve ona göre cevaplardı onu.

pic3

Bu uyarlamada tek sıkıntılı hissettiğim, Jo’nun Laurie ile Amy’nin evlendiğini duyduğundaki tepkisi oldu. Laurie’ye sanki onu bu kadar çabuk unuttuğu, belki unuttuğu değil ama, işte tam ifade edemediğim bir hayal kırıklığı hissi ile konuşması, bakması oldu. Biz artık eskisi gibi olamayız, çünkü artık kız ve oğlan değil, kadın ve erkeğiz deme şekli. Galiba büyümenin verdiği acı bu. Hayatımızın bir noktasında eski dostlukların aynı olamayacağını anladığımız an. Bizdeki ve onlardaki değişim ile.

Bu uyarlamadaki profesörü de pek sevmedim ama yine de çalı sakalı ile gözleri parlayan adamda yaş ve duruş olarak, Jo’ya en yakışan bu oldu.  🙂 Yine Laurie ve Amy arasındaki ilişki gelişimi tam olmamış Keşke Amy’nin çapkın, flörtleşme bakışları yerine, Laurie’yi sevdiği bir abi olarak, hafifçe payladığı ve kendine getirdiği, sonra da aslında onun Jo tarafından reddedildiğini anladığı kısmı çekselerdi. Laurie ve Amy nin birbirlerini kız kardeş – abi olarak görmelerinden, erkek ve kadın olarak görmelerine geçişi çok hızlı oldu. En sonunda birbirlerine aşklarını ifade etmeleri güzeldi, zarifti, inandırıcıydı, ama bence bu sahnede en büyük başarı Laurie’yi oynayan oyuncu sayesindeydi.

pic2

Kitapta Laurie’nin Amy’e olan ilgisi ile ilgili beni rahatsız eden bir cümle vardı. Laurie’nin Mozart için söylediği. Mozart bir kızkardeşi elde edemeyince, öbürü ile evlendi, deyip, Amy’nin mektuplarına bakması. Bu bana Laurie’nin Amy’e olan ilgisini çok şüpheli göstermişti bana. Yinede kitapta, en sonunda Laurie’nin Jo’ya, Amy ile olan ilişkilerini anlatması kısmı, onu gerçekten sevdiğine ikna etti.


Louisa_May_Alcott_headshot

– Louisa May Alcott –

Alcott küçük kadınları 1868 – 1869 yıllarında yazmış. Yayıncının talebi doğrultusunda bu tip bir ahlaklı hikaye yazmaya niyeti yokken, para için yazmış ve kitap basılır basılmaz büyük bir popülerlik kazanmış. Kendi ve kız kardeşlerinin başlarından geçenlerden ilham aldığı söyleniyor. Kız kardeşlerinden biri tıpkı Beth gibi zamansız, 20 li yaşlarında, hastalıktan ölmüş. İsmi Lizzie’ymiş. Meg, düğünü kitaptaki gibi olan kız kardeşi Anna, Amy ise May isimli (harflerin yerini değiştirerek oluşturmuş ismi) Avrupa’da yaşamış olan kardeşiymiş.

– Anna Alcott Pratt (Meg) – Elizabeth Sewall Alcott (Beth) – Abigail May Alcott Nieriker (Amy) –

Jo tabi ki kendisi. Kendisi de hiç evlenmediği için Jo’yu öyle bırakmayı düşünmüş ama sonradan fikrini değiştirmiş. Çünkü günlüğüne yazdığına göre, bir sürü kız, ilk romandan sonra mektup yazıp, kızların kimlerle evleneceğini sormuşlar. Bu da Alcott’u sinirlendirmiş, “sanki bir kadının yaşamında tek ve en son hedef evlilik olmalıymış gibi. Jo’yu Laurie ile kimseyi mutlu etmek için evlendirmeyeceğim”, demiş.

Ancak bence Alcott burada biraz toplum baskısına boyun eğmiş, yoksa Jo’yu kendisi gibi bekar bırakır, hayatta istediğini yapmasına ve istediği gibi ilişkiler kurmasına izin verirdi. Örneğin March halasından bir miktar miras kalan Jo’nun Avrupa’ya gidip orada evlenmeden, bağımsız bir aşk yaşaması mükemmel olmaz mıydı? Kesinlikle ahlaksız olması cabası. 🙂

Alcott 1832 de doğmuş. 36 yaşında yazmış bu romanı yani. Concord’a sonradan taşınmışlar. Yaşadıkları ev Orchard house olarak günümüzde ziyaret edilebiliyomuş. Orada aile dostları arasında Henry David Thoreau, Ralph Waldo Emerson, Nathaniel Hawthorne  gibi yazarlar varmış. Hatta Laurie’nin gerçek yaşamında, Hawthorne’nın oğlu veya Thoreau olabileceği bir yorumlanmış ama aslında 1865 ‘de Avrupa seyahati esnasında tanışmış olduğu Ladislas Wisniewski isimli Polonyalı bir müzisyen olduğu daha çok inanılıyormuş. Alcott ona Laddie diyormuş ve iki hafta Paris’te bir aşk yaşamışlar. Sonra neden devam etmemiş, bilinmiyor. Alcott günlüğüne bunu yazmamış.


Roman uyarlamaları her zaman zor olur. Romanların kendileri de bazen zordur, çünkü kendin gibi sahiplendiğin karakterlerin hayatlarının, yazar tarafından kendi istediğin gibi ilerlemediğini gördüğünde de üzülürsün.  Ama sonuçta, o karakterler yazarındır, senin değil. Sen sadece o sahneyi izleyen bir seyircisindir.

Küçük kadınları her zaman seveceğim. Her uyarlamasını izlemeye çalışacağım. Bundan kaçar olduğunu hiç sanmıyorum. Umarım ki, şimdiye kadar olduğu gibi, her birinde seveceğim en azından bir sahne olacaktır.

Son olarak diyeceğim şu ki; Things may not be perfect, but they can be right!!

pic

2019 yapımı Küçük Kadınlar için…Küçük Kadınlar – Little Women ; Versiyon 2019

© Site içerisinde yazıların tüm hakkı saklıdır.


Küçük Kadınlar – Little Women” için bir yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s